israil'in Ermeni tasarısını reddinin arka plânı basınımız pek yakından takip etmedi ama, İsrail'de 1915 olayları
konusunda birkaç aydan buyana bizim açımızdan gayet tatsız gelişmeler yaşandı.

Konuyla ilgili son hadiseyi, yani İsrail Hükümeti'nin Ermeni soykırımı iddialarının tanınması konusunda hazırlanan tasarıyı reddetmesini, gazetelerde bugün herhalde okuyacaksınız.

Önce, bu tasarı hakkında kısa bilgi vereyim:

Meretz Partisi'nin Başkanı Haim Oron, geçen 25 Mart'ta israil Parlamentosu Knesset'e bir teklif sundu ve 1915 olaylarının "soykırım" olarak tanınmasını istedi. Bazı milletvekilleri Türkiye ile ilişkilerin daha da bozulabileceği, üstelik bundan Azerbaycan'daki onbinlerce Yahudi'nin de etkilenebileceği gerekçesiyle girişime karşı çıktılar. Tasarı buna rağmen parlamento komisyonlarında görüşüldü ve hükümete gönderildi.

İsrail Hükümeti tasarıyı dün ele aldı ve hemen reddetti. Red kararını açıklayan hükümet sözcüsü ve Çevre Koruma Bakanı Gilad Erdan,"Konunun bizim için ahlâkî bir mecburiyet olduğunu biliyorum. İsrail, Ermeniler'in yoğun hislerini ve çektikleri acıları hiçbir zaman reddetmedi. Ancak, bu iddiaların taraflar arasında yapılacak açık görüşmelerde tarihî kaynaklara dayanılarak tartışılması gerekir. Konu, parlamentoda siyasî bir mesele olarak ele alınamaz. Bunu konuşmanın yeri parlamento veya hükümet değildir" dedi.

Bazı diplomasi yazarlarımızın, bu red kararının dışişlerimiz açısından büyük başarı olduğunu söyleyeceklerine eminim. Haklılar, hakikaten öyle... Ama, bundan üç sene önce, İsrail ile aynı konuda daha da büyük bir gerginlik yaşamıştık ve bu gerginlik gazetelere yansımamıştı.

İşte, o zamanki krizin perde arkası

İsrail Eğitim Bakanlığı, bundan üç sene önce, durup dururken, ilk ve orta öğrenim seviyesindeki ders kitaplarına "Ermeni soykırımı" bahsinin konmasına karar verdi.

Dışişleri bu teşebbüse tabii ki hemen karşı çıkıp devreye girdi ve Tel Aviv'deki Türk Eçiliği'nin yetkilileri İsrail Eğitim Bakanı'nı ziyaret edip kararın sebebini sordular.

Bakanın cevabı tuhaf ama düşündürücü idi:

"Dünya üzerinde varolduğu resmen kabul edilmiş tek soykırım, Naziler'in ikinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudiler'e yapmış olduklarıdır. Bu şekilde soykırıma uğramış bizden başka bir millet yoktur. Bir milletin soykırım görmeyi haketmiş olması için çok kötü işler yapmış olması gerekir. Demek ki, biz, vakti zamanında herkese fenalık ettik. Dolayısıyla 'fena millet' kategorisinde tek olmak istemiyoruz. Ermeniler'i de 'soykırım mağduru' gösterip aynı kategoriye alırsak, 'fenalıkta tek' olmaktan çıkarız. Soykırımı ders kitaplarına taşımamızın sebebi budur, yani kendimizi temize çıkartma çabamızdır. Yoksa, Türkiye ile bir mesele yaratmayı talan istemiyoruz".

Teşebbüs, Türkiye'nin diplomatik çabaları ile son anda engellendi.

İsrail'in yapmaya çalıştığı, tuhaf bir mantıktan kaynaklanan gereksiz bir arınma çabasıydı ama, meseleyi durmadan kaşıyan ve kendisine hâlâ "şerik" arayan bir başka ülke daha var: Almanya...

Ben, senelerden buyana "Soykırım iddialarının arkasındaki asıl güç Ermeni diasporası falan değil, Almanya'dır. Diasporayı teşvik edenler Almanlar'dır. Soykırım iddialarını her daim taze tutmaya çalışan kuruluşlara ve akademik merkezlere dikkatle baktığınızda, arkalarında mutlaka bir Alman Vakfı görürsünüz" diye boş yere yazmıyorum...

Arayın, mutlaka bulursunuz.